1. zaman
Ne zaman evlendin?
Her ne zaman yurtdışına gitsem saat farkı ve ishalden rahatsız olurum.
Alain'i annesi bile her zaman korudu fakat şımarık küçük çocuk, kitapta derin bir nefret uyandıran ve kendini beğenmiş bir kişiye dönüşür.
Hey,teslimat tarihine az zaman kaldı,biliyor musun?Etrafta şaşkın şaşkın gezmeyi bırak.
Aslında tarih, bizim yapmamızdan ötürü bize ait değildir. Uzun zaman önce kendi kendimize sınav yapma süreci ile birbirimizi anlardık, şimdi birbirimizi ailede, toplumda ve yaşadığımız devlette apaçık bir yolla anlıyoruz.
Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.
Ne zaman size yazılmış ve anlamadığınız bir şeyiniz varsa, ne yapabileceksiniz, ya beklenmedik sonuçlar alırsanız?
Onun çizdiği şey son derece detaylandırılmış ve belirgin, her zaman küçük detaylara ayrılamaz.
Annenle Şangayca konuştuğun zaman sadece çok az kelime anlayabiliyorum, bu yüzden de konuşmaya katılamayacağım.
Kuzey Amerika'da işler, "Her zaman müşteri haklıdır." prensibi ile yapılır.
Rastgele cümlelerde neden insanlar her zaman "Tom" olarak çağrılıyor?
ABD hükümeti İngiltereye her zaman Amerika'nın evcil hayvanı olarak bakmıştır.
Biz her dilin tüm benzersizliğini yakalamak istiyoruz. Ve biz zaman içinde onların evrimini de yakalamak istiyoruz.
Türkisch Wort "время"(zaman) tritt in Sätzen auf:
Первые слова на турецком2. vakit
Yeterince vakit var.
Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.
3. saat
Saat durdu.
Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
Bir saat aldım ve ertesi gün onu kaybettim.
O, her gün bahçede iki saat çalışmayı bir kural haline getiriyor.
Alışveriş yapmaya gitmeliyim, bir saat içinde döneceğim.
Benim havaalanı servis otobüsü, saat altıda hareket eder.
Öğle yemeğimi bitirdiğimde, bir saat uzanacağım.
Odalar, ayrılış gününde saat on bire kadar boş bırakılmalıydı.
New York'tan Boston'a gidiş dört saat sürer.
Saat başı haber yayınlıyoruz.
Tom, günde üç saat Fransızca eğitimi almaya karar verdi.
Biz, İngilizceyi haftada üç saat öğreniyoruz.
Öğrencilerin öğlen yemeği zamanı saat on ikiden saat bire kadardır.
Her ne zaman yurtdışına gitsem saat farkı ve ishalden rahatsız olurum.