das Wörterbuch serbisch Minus türkisch

српски језик - Türkçe

положај kreuzten Beinen:

1. durum durum


Son durum ne?
Apartman dairesi çok kötü bir durumda.
Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek okul öğrencisi? Bu oldukça nonoş bir durum.
Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
Belirleyen esas unsurun olmaması ilginç bir durum.
Fakat büyük olasılıkla sonuncu olacağım, bu acınacak bir durum.
Durum şiddetle sonuçlandı.
Durum çaresizdi.